mRNA tabanlı “aşı” teknolojisiyle insanın genetik mühendisliği!

03.05.2024 | www.kla.tv/28951

] İnsanlar mRNA„aşı“ teknolojisiyle genetiği değiştirilmiş organizmalarla mı aşılanıyor? Bu aşı neden anne sütüne kadar geçebilir? Ve bu aşıların DNA kontaminasyonu neden yeni kanser türlerine ve hatta turbo kansere yol açabilir? Bizi izlemeye devam edin ve mRNA tabanlı „aşı“ teknolojisinin insanlar için neden tehlikeli olduğunu bir sonraki programda öğrenin! [Moderasyon] 2019 yılında, yeni bir aşı teknolojisi türü olan mRNA aşı teknolojisi, koronavirüs pandemisi sırasında ilk kez insanlarda kullanıldı. O zamanlar bile doktorlar, bu yeni teknolojinin, sonuçları hakkında hiçbir ciddi bilimsel çalışma yapılmaksızın tüm insanlık üzerinde bir saha testi olarak kullanıldığı konusunda uyarıda bulunmuşlardı! Bugün, bu aşı teknolojisinin piyasaya sürülmesinden neredeyse dört yıl sonra, bu mRNA tabanlı teknolojinin sonuçlarına ilişkin neredeyse tüm korkular ne yazık ki gerçekleşmiştir. Moleküler biyolog Prof Dr Klaus Steger ve RNA ve epigenetik alanında uzman Prof Dr Alexandra Henrion-Caude [= Genlerin enzimler kullanılarak aktivasyonuyla ilgilenen biyoloji alanında bölümü] mRNA tabanlı aşı teknolojisine ilişkin en son araştırma sonuçlarını bir broşürde özetlediler. Başlığı: mRNA tabanlı „aşı“ teknolojisi: Oyun sona erdi! Bunu sizin için kısaca özetlemeden önce, birkaç terim açıklaması yapalım. mRNA korona aşısı artık bir aşı olarak değil, insanlarda kullanılan modRNA tabanlı bir aşı teknolojisi olarak anılmaktadır. modRNA, yapay olarak üretilen bir mRNA olduğu için vücuttaki insan mRNA'sı ile karşılaştırılmamalıdır. Biyolog Prof Dr Ulrike Kämmerer'e göre koronavirüs aşısı bir aşı olarak tanımlanamaz. Dr Kämmerer bir röportajında bu konuda şunları söylemiştir: [Seslendirme] „Bu anlamda bir aşı değil, genetik mühendisliği. Gen terapisi de değildir, çünkü hiçbir şey tedavi edilmemektedir, ancak genetik mühendisliğidir. Bu genetik olarak tasarlanmış bir uygulama ve gerçek bir aşıda ya öldürülmüş bir patojen ya da bir yapı, yani bir patojenin proteini enjekte edilirken, bende artık vücutta çoğalamayan ve bir noktada parçalanan ve sonra sadece bağışıklık tepkisi kalan tanımlanmış bir miktar var. Ama şimdi insan hücrelerini mayadaki bu bakteriler gibi davranmaya zorluyorum, yani ne kadar etkili olacağını, ne kadar süreceğini, belki de tüm yaşam boyunca devam edip etmeyeceğini, hücre çekirdeğine girip girmeyeceğini bilmeden önce gerçek aşıları üretmeye zorluyorum. Bu, gelecekteki aşılar da dahil olmak üzere bu enjeksiyonları alan herkesin başlangıçta istemsiz olarak genetiği değiştirilmiş organizmalar olduğu anlamına gelir.“ Çalışmaların sonuçları aşağıda özetlenmiştir. Aşı şeklindeki mRNA teknolojisi insanlarda aşağıdakilere yol açabilir: Vücuttaki her organda kronik iltihaplanma, örneğin kalp kası ve kalp zarı iltihabı. ModRNA insan hücrelerinin DNA'sına entegre edilebilir. Bu durum erkek veya dişi üreme hücrelerinde gerçekleşirse, gelecek nesillerin genomu [= genetik materyal] değişir. ModRNA aşı teknolojisi veya modRNA'nın vücudun kendi hücrelerine dahil edilmesi, yeni kanser türlerine ve halihazırda kanser olan kişilerde turbo kansere yol açabilir! Kla.TV, broşürden bazı noktaları aşağıda özetlemiş ve kısaltarak yeniden yayınlamıştır. Almanca ve İngilizce broşürün tamamını programın altındaki mavi kutuda bulabilirsiniz. 1. Size söyledikleri bu: „Bu bir aşı“, ama bu doğru değil. Genetiği değiştirilmiş bir ürünün tüm kriterlerini yerine getirdiği için bir „aşı“ değildir. ModRNA'yı hücrelerimize taşıyan lipid nanopartiküller içinde paketlenmiş sentetik olarak üretilmiş modifiye mRNA, modRNA içerir. 2. Size söyledikleri bu: „Bu mRNA“, ama bu doğru değil. Bu mRNA değil, değiştirilmiş bir mRNA, modRNA'dır. Sentetik olarak üretilen bu modRNA doğal mRNA'yı taklit etse de tamamen farklı özelliklere sahiptir: Hızla bozunan doğal mRNA'nın aksine, Covid-19„aşılarından“ elde edilen modRNA kanda 28 güne kadar ve dokuda sekiz haftaya kadar tespit edildi. Enjekte edilen modRNA tarafından oluşturulan spike proteininin altı aya kadar kanda dolaştığı gösterilmiştir. DNA aşılarda da mevcuttur ve bu tamamen beklenmedik bir durumdur. Aşı partilerinde, mevcut bilimsel bilgilerimize göre etkileri endişe verici olan büyük miktarlarda DNA safsızlıkları bulunmuştur. Değişmiş bir gen düzenlemesini [= genlerin aktivitesinin kontrolü] ve genomumuza [= genetik materyal] entegrasyon riskini temsil edebilirler. 3. Size söyledikleri şey bu: „Aşı kaslarınızda kalır“, ancak bu doğru değildir. „Aşının“ hiçbir zaman kasta kalması değil, kan dolaşımına, lenf düğümlerine ve hatta anne sütüne girmesi amaçlanmıştır. Geleneksel aşıların partiküllerinin aksine, modRNA içeren lipid nanopartiküller kan dolaşımında kalmaz. Bunun yerine, prensip olarak kalp, beyin, karaciğer, böbrekler, akciğerler, dalak, mide, yumurtalıklar ve testisler gibi hayati organlar da dahil olmak üzere vücudumuzdaki her hücreye nüfuz edebilirler. Lipid nanopartiküller yüksek oranda pro-enflamatuar ve toksiktir. Bu nedenle tekrarlanan enjeksiyonlar hücrelerimize verilen zararı artırır ve hatta erken hücre ölümüne yol açabilir. Sıklıkla görülen ciddi yan etkiler miyokardit ve perikardit, yani kalp iltihabıdır, özellikle genç insanlarda. Enflamasyon muhtemelen enjekte edilen partikülleri alan ve spike proteinini ifade eden [= hücre yüzeyinde gösteren] kalpteki hücrelere yönelik bir otoimmün saldırıdan kaynaklanmaktadır. 5. Size söyledikleri şey bu: „mRNA DNA'ya entegre edilemez“, ancak bu doğru değildir. „vaccine“den gelen modRNA, hastaların kan hücrelerinde kısmi bir dizisi bulunduğu için DNA'ya entegre edilebilir. BioNTech/Pfizer'in modRNA enjeksiyonlarında bulunan DNA kontaminasyonları, DNA'nın hücre çekirdeğine taşınmasını teşvik ettiği bilinen simian virüsü 40 (SV40) promotör sekansından [= oluşumunu düzenleyen bir genin bileşeni] oluşan bir simian virüsü sekansı içermektedir. Bu durum, bu yabancı DNA'nın hücrelerimizin genomuna [= genetik materyal] entegre olma riskini artırmakta ve öngörülemeyen sonuçlar doğurmaktadır. Eğer bu olaylardan biri döllenmeye katılan erkek veya dişi üreme hücrelerinde gerçekleşirse, bu durum yavrunun insan genomunu da değiştirecektir. Bir „aşı“dan kaynaklanan bir dizinin herhangi bir genomik entegrasyonunun, yabancı bir genin ifadesine [= oluşumuna] ve anormal gen düzenlemesine yol açması muhtemeldir. İkincisi, onkogenlerin [= kanser geni] aktivasyonuna veya tümör baskılayıcı genlerin [= hücrenin genetik materyalinde kanseri önleyen proteinleri kodlayan genler] inaktivasyonuna yol açabilir, bunların her ikisi de kanseri teşvik eder. Bu risk, birçok „aşılanmış“ kişide gözlenen bağışıklık sisteminin baskılanması nedeniyle daha da artmaktadır. Bu da tümör hücrelerine karşı yetersiz bir bağışıklık savunması anlamına gelir [= sonuçlanır]. Sonuç „turbo kanser“ olabilir. Bayanlar ve baylar, bu broşürün konusu olan mRNA aşı teknolojisine ilişkin bilimsel araştırma sonuçları tüm dünyada mevcuttur ve internet üzerinden erişilebilir. Ancak ruhsatlandırma makamları ve ana akım medya bunu kabullenmeye hazır değil! Bu nedenle, kişisel çevrenizdeki kişileri kullanın ve mRNA tabanlı aşı teknolojisi hakkındaki bu uyarıyı mümkün olduğunca geniş bir alana yayın!

arasında ch.

Kaynaklar / Bağlantılar: Dr Kämmerer'den video: Korona aşılarında yabancı DNA mı? https://www.youtube.com/watch?v=jCtmAe3DSwg
mRNA tabanlı “aşı” teknolojisi: Oyun bitti! https://www.mwgfd.org/2024/02/die-mrna-basierte-impfstoff-technologie-game-over/
C aşısı ile Turbo kanseri mi olur? Dr med. Ute Krüger ve Miriam Reichel https://www.mwgfd.org/2022/02/turbokrebs-durch-c-impfung-dr-med-ute-krueger-miriam-reichel/
https://www.youtube.com/watch?v=TdgyeaJO5g4
Kullanılan grafiklerin/görsellerin lisans metnine bağlantı https://creativecommons.org/licences