CIA bir zamanlar Türk hükümetini devirmişti (Sunum D.Ganser)

Sendungstext
İndir

PDF (.pdf)

Word (.docx)

24.06.2018 | www.kla.tv/12624

Bir yıl önce - 15 ve 16 Temmuz 2016’da - Türk ordusu Erdoğan hükümetini devirmeye teşebbüs etti. Ancak darbe başarısız oldu. Darbenin başarısız olmasının en önemli sebebi çok sayıda insanın Cumhurbaşkanı Erdoğan için orduya karşı sokaklara çıkmasıydı. Darbe girişimi sırasında 300'den fazla kişi hayatını kaybetti ve bunun yarısından fazlası sivil vatandaşlardı. Başarısız darbeden bu yana, ülkede benzeri görülmemiş bir arıtma safhası yaşanmaktadır, ana akım medya ve alternatif medya darbeyi başlatan kişinin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olup olmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Basında çıkan haberlere göre, darbe girişiminden bu yana 150 bin hükümet çalışanı ya tutuklanmış ya da işten çıkarılmıştır. Türk hükümetinin, bir düzineden fazla üniversite de dahil olmak üzere 900'den fazla kurumu kapattığı ve kamulaştırdığı söyleniyor. Bu benzersiz temizlik dalgasının gerçek arka planı hakkında sadece varsayımlar yapılabilir: Türkiye Cumhurbaşkanı kendi ülkesini gerçek bir sızma ve darbe tehlikesinden mi korumak istemektedir, yoksa gücünü istikrara kavuşturmayı mı hedeflemektedir, yoksa her ikisi de mi? Gerçek şu ki, Türk halkı her zamankinden daha fazla bölünmüş durumda. 9 Temmuz'da, muhalefet grupların düzenlediği büyük bir barış gösterisi, 100 binden fazla kişinin katılımıyla gerçekleşti. Bazı medya kanalları katılımcı sayısının 250.000 kişi olduğunu söyledi. Bu büyük gösteri, Türkiye'nin başkenti olan Ankara'dan İstanbul'a giden, Türkiye'nin ana muhalefet partisi CHP'nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu 'nun liderliğindeki “adalet yürüyüşü' nün sona erişiydi. Alman bağımsız gazeteci Luise Sammann 15 Temmuz'da İstanbul'da Swiss Radyo SRF’ye gündelik hayatta halkın bölünmesinin ne kadar fark edildiğini bildirdi. Luise Sammann, bir yıl önce darbe girişimi sonrasında yaşanan toplumsal yıkımla ilgili şunları söylüyor: "Türkiye'deki insanlarda her zaman çok güzel ve etkileyici bir şey varsa, o da taraftarsız nezaketleridir. Karşımızdaki zengin ya da fakir, sağcı veya solcu olsun fark etmez, her zaman beni etkileyen temel bir samimiyetleri vardı. Bana göre, son zamanlarda, tüm bu politik gerilimlerden dolayı bu ortam kayboldu. İnsanlar o kadar bölünmüş durumda ki arkadaşlıklar acı çekiyor. Ben bile bunu kendi arkadaş çevremde yaşadım. Aynı masada oturabilmek bile imkansız oldu. İnsanlar futbol hakkında bile konuşamaz oldu; biri Erdoğan taraftarı, diğeri ise ona karşı olduğu müddetçe. Hatta sohbet konusu bile bulamaz oldular, çünkü bu olay her şeyi kararttı. Bu kırılma çizgisi aynı zamanda aileleri ve arkadaş bağlarını koparttı. Buradaki insanların şüpheli ve soğuk davranışlarını görmek ne kadar acı…” Alman gazeteci Luise Sammann bu sözlerle Türkiye’nin durumunu ifade ediyor. Fakat Türkiye'deki sosyal yıkımı gerçekten yalnızca Türkiye Cumhurbaşkanı'nı sorumlu tutabilir miyiz? Her zamanki gibi Amerikan globalistleri, onlardan önce İngilizler ile tanıdığımız "böl ve yönet" stratejisini kullanarak, kendi ekonomilerinin ve askeri güçlerinin daha ağır basması için durumu iyiye doğru giden, rakip olarak gördükleri ülkeleri kaosa sürüklerler. 2003 yılından günümüze kadar Irak'ta yaşanan Sünniler, Şiiler, Kürtler ve EI teröristleri gibi rakip grupların çatışmaları hala sürmektedir. Daha fazla bilgi almak için gösterilen haberleri (Almanca izleyebilirsiniz) (www. kla.tv/7271, www.kla,tv/9724, www.kla.tv/9642) Klagemauer.TV’de, Türkiye’deki başarısız darbenin altında gizli Amerikan stratejistlerinin yer aldığını kanıtlayan haberlerimizi Almanca izleyebilirsiniz (www.kla.tv/8657, www.kla.tv/8673, www.kla.tv/8776). İsviçreli tarihçi ve barış araştırmacısı Prof. Daniele Ganser, şu soruyu açıklığa kavuşturuyor: Türkiye'deki darbenin dış ülkelerce tezgahlanmış olması ihtimalini düşünebilir miyiz? Örneğin CIA tarafından? Daniele Ganser 3 Haziran 2017'de Köln Üniversitesi'nde yaptığı sunumda, CIA 'in geçmişte Türkiye'ye nasıl sızdığını ve 1980'de hükümeti nasıl yıktığını anlattı. Daniele Ganser'e göre, Türkiye'de pek çok kişi 1980 yılındaki bu olayları iyi hatırlıyor, bu nedenle başarısız olan bu darbenin yine dışarıdan müdahale sonucu oluştuğunu düşünebiliyorlar. Bu olaydan sonra, hem kendi ülkesinde ve hem de dış ülkelerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ nın pozisyonu tartışılmaktadır. Açıkçası, sonuçta önemli olan "Tayyipçi" veyahut "Tayyip karşıtı" olmak değildir. Asıl mesele, Türkiye’nin sosyal yapısındaki bölünmenin ve bozulmanın altında yine Amerikan stratejistlerin imzasının olup olmamasıdır. Ancak bu şekilde, Türkiye'yi sarsan olayları ve sonuçları değerlendirebiliriz. Şimdi Prof. Daniele Ganse’in CIA tarafından gerçekleştirilmiş 1980 darbesi hakkındaki parçayı izleyebilirsiniz. 1980 yılında Türkiye de bir darbe gerçekleşmişti. Bunun üzerinden uzun zaman geçti. Ama Amerikalıların bu darbede bir rolü vardı ve karmaşık olmasına rağmen bu konuyu iyice irdelemek istiyorum. Rahatsız edici bir konu olmasına rağmen... "Derin Devlet" diye bir kavram vardır. Bilip bilmediğinizi öğrenmek istiyorum, "Derin Devlet" kavramı kimler için tümüyle açık? Hafifçe elinizi kaldırın lütfen. Peki kimler "Derin Devlet" diye bir şeyi hiç duymadı? Tamam, çoğunluk öyle. O zaman size biraz açıklayayım. Buna "Paralel Devlet" de denir. Normalde bir vatandaş olarak egemen olduğunuzu zannedersiniz. Bir milletvekilini seçersiniz ve o sizi temsil eder. Milletvekili Meclis'te oturur ve siyasi yasalara göre hareket eden hükümeti denetler. Sorun şu ki, "örtülü savaşlar" olarak adlandırdığımız bir taktikle bu demokratik yapıya kısmen sızılır. Bu konu üzerinde çalışan çeşitli araştırmacılar vardır. Mesela Türkiye'de "Derin Devlet", gizli servis üyelerini devşirmeye çalışmıştır. Yani CIA'in MIT'i kontrol etmesiyle Amerikalılar Türkleri kontrol etmeye çalışmıştır. Burada MIT "Massachussets Institute of Technology" anlamında değil, aynı şey değiller, biri Boston'daki bir üniversite diğeri ise Türk gizli servisi. Ve burada işbirlikçileri var, MIT'in yardımcı başkanı, 70'li yıllarda, "CIA'in MIT'le birlikte çalışan en az 20 kişilik bir grubu vardı ve bunlar MIT'teki en yüksek rütbeli personelleri oluşturuyordu." demişti. Bu personelin büyük bir kısmı Türk'tü ve Türk gizli servisleriyle bağlantılıydı, bu personellerin çoğu yurtdışında CIA tarafından eğitilmişti. MIT Merkez Karargahı da CIA tarafından kurulmuştur. Bu şu anlama geliyor: Amerikan İmparatorluğu Türklere hiçbir zaman güvenmedi. NATO içinde Türkiye'yi, sanki küçük bir köpekmiş gibi tasmada tutmak için, Türk gizli servisindeki yüksek rütbeli elemanları CIA bizzat kendisi yetiştirdi. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Bir ülkeyi işte bu şekilde kontrol edebiliriz. Elbette bu ülkenin egemenliğini ayaklar altına alırlar, elbette bunu yaparlar, aksi halde diğer kişiler kendi istediklerini gerçekleştirirlerdi. Belli konumlardaki insanları kontrol ettiklerinde, kendi gizli servislerini kullanarak bu hükümeti devirebilirler. Orduda da aynı şeyi yapabiliriz. Her devletin bir güvenlik yapısı vardır; gizli servisler ve ordu devletin en güçlü yapılarıdır ve bu 2 yapıyı kontrol edersek, demokratik yapıyı etkileyebiliriz. 1980 yılında, Ankara'da bir darbe oldu -daha önce de dediğimiz gibi Ankara, Türkiye'nin başkentidir- ve bu darbe uzun süredir unutuldu. "NATO - Avrupa'daki Gizli Ordu" kitabımda bu konudan tekrar söz etmekteyim. Çünkü NATO'nun gizli ordusu da bu paralel örgütlenmedeydi. Doktora tezimde de bundan söz ettim; Türkiye'de, Almanya'da ve aynı şekilde İsviçre'de, Fransa'da, İspanya'da, Norveç'te bu paralel örgütlenmeler kuruldu. Politikacılar bu paralel yapılanmalar hakkında hiçbir şey bilmiyordu. İsviçre'deki gizli ordunun adı P26'ydı ve meclis tarafından bilinmiyordu. Aslında bunlar yasadışı örgütlerdir. Almanya'da bile kimsenin paralel bir yapılanmadan haber yoktu. "Stay Behind" yapılanmaları, Gladio yapılanmaları, bunları araştırmadık. Sonrasında "Bunları kamuoyuna duyurmayacağız." dediler (Not: Stay Behind = Gizli direniş örgütü, Gladio = İtalya'daki yarı-askeri bir örgütün takma adı). General Kenan Evren 1980'den itibaren Türkiye'de gücü ele geçirdi, darbeden sonra iktidara geldi. 80'li yıllar boyunca iktidardaydı ve ilginç olan şey, kendisi önceden kontrgerilla'yı yönetmişti, yani Türk Gladio'sunu. Bu, ordunun içinde bulunan ve karışıklıklar çıkarma yeteneğine sahip özel bir birimdir. "Derin Devlet" budur. Ve bu gerilim stratejisi Türkiye'yi darbeye sürüklemek için ortaya kondu. Size şunu açıklamak istiyorum: Sakin ve huzurlu bir toplumu gerilimli bir duruma sürüklemek için, şiddet kullanırız. Bu söz ettiğimiz durumda terör ve katliamlar yaratırız. Arka planda gizli kalan, fark edebilmesi çok zor olan şey, tam da bu esnada güvenliği sağlamak üzere orduyu devreye soktuğumuzdur. Oynanan oyunu görüyor musunuz? Önce komşunuzun evini ateşe verirsiniz, komşunuzun duvarını yakarsınız -bunu yapmayı tabii ki de önermiyorum, bunu yapmayın- ve sonra "Ben itfaiyeyim, size yardım edeceğim, evinizle ben ilgileneceğim." dersiniz. Bu doğaldır, değil mi? Problemi kendileri yaratıyorlar ve sonra kendilerini bir çözümmüş gibi sunuyorlar. "Derin Devlet" budur ve bu bir gerilim stratejisidir. İnsanlara "bir şeylerin yapılması gerektiği" kanısını kabul ettirebilmek için gerilim yaratırız. Olan biten her şeyin Derin Devlet'ten kaynaklandığını söylemiyorum. Ama gerçekleşen belli olaylar Derin Devlet'ten kaynaklanıyor. Tarihçiler için işleri son derece zorlaştıran şey, ipleri kimin oynattığını bulmaktır. Kenan Evren: "Bu katliamlar MIT'in bir provokasyonuydu." demiştir. Burada Türk gizli servisinin Türk halkına saldırdığı ve katliamlar yarattığı söylenmiş. Bunun üzerine insanlar "Hayır, bu olamaz! Bu deli saçması! Gizli servise halkı koruması için para ödenmiyor mu?" diyor. Ve ben diyorum ki: Evet bunu kabullenmek zor ama durum böyle. Ama bu İtalya'da da gerçekleşti, halkı şoka uğratmak için gizli servislerin de terör eylemlerine karıştığı yönetim hataları vuku buldu. Biliyorum, birçoğunuz için bu inanılmaz gelebilir ama gizli savaşlar işte böyle yürütülüyor. Bunu reddedebilir ve "Buna inanmıyorum, bu gerçek değil." diyebilirsiniz ya da bu durumu araştırabilirsiniz, ama kendinizi fazla kaptırmayın çünkü moraliniz bozulabilir. Sakinleşmek için doğaya çıkmanız iyi olur. "MIT ve CIA'in provokasyonlarıyla 12 Eylül darbesi için gerekli ortam hazırlandı.", bu söz, mahkeme huzurundaki bir tanığın beyanı. Bunu bir Türk gazetesinden, Kurtuluş gazetesinden aldım. Tabii ki Türkçe belgeleri değil Almanca çevirilerini okuyorum. Ama Almanca yayın yapan azımsanmayacak sayıda Türk var, Almanca yayın yapan Kürtler de var, yani olayları biraz daha iyi anlayabiliyoruz. İsviçreli bir tarihçi olarak, Türkiye'de gerçekleşen gizli savaşı gözlemleyebilmemin tek yolu bu. Ve arka planda, CIA'in bir adamı vardı, Paul Henze 12 Eylül 1980 darbesinin mimarıydı. Yani CIA, Amerikan gizli servisidir. CIA farklı ülkelerde çeşitli hükümetleri devirmiştir, örneğin 1953'te İran'da, 1954'te Guatemala'da, 1973't Şili'de... Bunu yapmaya hakları yoktur; bu yasaktır. Başka bir ülkenin hükümetini deviremezsiniz. Neden mi? Birleşmiş Milletler 'in kaba kuvvet kullanma yasağından ötürü. Ama insanlar bunun farkına varmıyor çünkü bunlar gizlice gerçekleşiyor. Ve şimdi bu soruyu bir daha soruyorum: Aranızda kim CIA'in 1980'de Türk hükümetini devirdiğini biliyor? Bu kişilerin çoğunluk olmadığını görüyorsunuz. Peki kimin bunu daha önce hiç duymadığını görebilir miyim? Siz bu konularla ilgilenen kişilersiniz, değil mi?! Şimdi bu konularla ilgilenen kişilerin %10'unun bile CIA'in 1980'de Türk hükümetini devirdiğini bilmediğini görüyorsunuz. Yani bugün ABD'nin Türkiye üzerindeki etkisinden söz ediyorsak, 1980 darbesi bilinmesi gereken temel bir bilgidir. "Tamam, bunu daha önce de yaşadılar." Bunu demek tıpkı Bayern Münih futbol takımının bir defa şampiyon olunca bir kere daha yenebileceğini hayal etmemiz gibi bir şeydir. Aşağı yukarı böyle bir şey. Bunu bilenler ve elbette Türkiye'de bu müdahalenin daha önce yaşandığını bilen çok kişi var; bu kişiler en son yaşanan bu başarısız darbe girişiminin, dış kaynaklı bir müdahale çabalaması olduğunu düşünebilir. 1980'lerdeki Amerikan Başkanı Carter, CIA'in İstanbul'daki başkanı Paul Henze'ye "Adamların az önce bir darbe yaptı." dedi. İstanbul ya da Ankara, CIA'in hangisinde merkezi var bilmiyorum. CIA her ülkenin başkentinde bir merkez bulundurur, bu merkez Amerikan elçiliğinin içindedir. Merkez görevlisinin kapısında elbette "Darbe Uzmanı" yazmaz, bu gizlidir. Mesela "Kültür Ataşesi" yazar. Ve bu adam, bu Paul Hense, Ankara'yı terk etti. Carter ona "Hey, senin adamların az önce bir darbe yaptılar!" dedi. Ve Hense, Washington'daki meslektaşına coşkulu bir sesle "Bizim çocuklar bunu başardı!", "Our boys have done it" dedi. Bu söz, Türkiye'de uzun zamandır siyasetle ilgilenenlerin zihninde yer etmiştir. Daha önce de dediğim gibi: Bu, Birleşmiş Milletler'in kaba kuvvet kullanma yasağına aykırı bir durumdur. Olaya NATO açısından bakarsak, Amerikalıların "Türkiye'de istikrarı sağlamak için bir generali iktidara getirmeliyiz, böylece ülke NATO sınırları içinde hareket eder." dediğini anlıyoruz. Bunu anlıyor musunuz? Bu darbenin politik sorumluluğunu Amerikan Başkanı Carter'ın taşıdığını görmelisiniz. 20 Ocak 1980'e dek başkanlık görevindeydi, daha sonra anılarına "12 Eylül hareketinden (burada "hareket" kelimesini kullanıyor, doğal olarak kelimelerle her şeyi saptırabiliriz, bu bir darbeydi, bir "hareket" değil) 12 Eylül hareketinden önce Türkiye savunma olarak kritik bir durumdaydı (bu NATO'nun nezdinde Türkiye'ye artık güvenmedikleri anlamına geliyor). 1979'da Afganistan müdahalesinden sonra, 1979'da İran'da monarşinin düşmesinden sonra, Türkiye'nin istikrara kavuşması hepimiz için rahatlatıcı oldu." Yani Amerikalıların bakış açısına göre bu bir rahatlamaydı ve bir eylemdi. Türklere göre bu bir darbeydi. Yani burada bir ayrılık var. Dikkatinizi Türk/Kürt ayrılığına çekmek istiyorum. Türkiye'de hali hazırda derin devlet veya paralel devlet ile demokratik devlet arasında bir ayrışma var; bunu sadece bunları ayırt edebilmeniz için söylüyorum. Demokratik bir devlette hükümet değişimi barışçıl seçimler dışında başka hiçbir yolla gerçekleşmez. Derin devlet ise terör eylemleri düzenleyen gizli servisler, korkmul insanlar, darbe yapıp "Size yardım etmeye geldik" diyen ordu üzerine kuruludur. Ve bunlar yeni, karmaşık süreçlerdir. Eğer bunu anlarsanız, bu kavrayışınız için çok ama çok önemlidir.

arasında d.d.

Kaynaklar / Bağlantılar: Kaynaklar: http://www.srf.ch/news/international/im-kopftuch-gegen-die-panzer-die-neuen-heldinnen-der-tuerkei
https://www.srf.ch/play/radio/popupaudioplayer?id=51a95254-5f9f-4266-b1c8-9b32a154d342
(SRF1 HeuteMorgen 6:30 Uhr Nachrichten vom 15.7.2017) https://www.youtube.com/watch?v=dvSrNjUorn4&t=2731s
(Ganzer Vortrag)